Sürdürülebilirlik, politik bir ideoloji olarak oldukça yeni bir gelişmedir ve özellikle 20. yüzyılın sonlarında belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır. İnsanların ve doğanın verimli bir uyum içinde var olabileceği koşulların yaratılması ve sürdürülmesi fikri etrafında döner, mevcut ve gelecek nesilleri destekler. Bu ideoloji genellikle çevrecilikle ilişkilendirilse de, aynı zamanda ekonomik ve sosyal boyutları da kapsar.
Sürdürülebilirlik politik ideolojisinin kökenleri, 1960'lar ve 1970'lerin çevre hareketine kadar izlenebilir, bu hareket endüstrileşmenin çevre üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekti. Rachel Carson'ın 1962'de yayımlanan "Sessiz Bahar" adlı eseri, pestisit kullanımının tehlikelerini vurgulayarak bu hareket için önemli bir katalizör olarak sıkça gösterilir.
1972 yılında Stockholm'de gerçekleşen Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı, çevresel konulara odaklanan ilk büyük uluslararası toplantıyı işaret etti. Bu konferans, sürdürülebilirliği dünya çapında teşvik etmede önemli bir rol oynayan Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın kurulmasına yol açtı.
Sürdürülebilirlik kavramı, 1987 yılında Brundtland Raporu'nun yayınlanmasıyla daha da önem kazandı, resmi adıyla "Ortak Geleceğimiz". Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından hazırlanan bu rapor, sürdürülebilir kalkınma kavramını tanıttı ve "gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılamalarını engellemeden bugünkü ihtiyaçları karşılayan kalkınma" olarak tanımladı.
O zamandan beri, sürdürülebilirlik dünya çapında birçok siyasi platform ve politikanın merkezi bir ilkesi haline gelmiştir. Enerji üretimi ve tüketiminden tarıma, kentsel planlamaya ve ekonomik kalkınmaya kadar geniş bir yelpazede alanı etkilemiştir. Bu ideoloji, yenilenebilir enerji kaynaklarını savunur, kaynakların korunmasını, atık miktarının azaltılmasını ve kaynakların adil bir şekilde dağıtılmasını destekler.
2015 yılında Birleşmiş Milletler, yoksulluk, eşitsizlik, iklim değişikliği, çevresel bozulma ve barış ve adalet gibi çeşitli küresel sorunları ele almayı amaçlayan 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi (SKH) içeren 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi'ni kabul etti. Bu hedefler, sürdürülebilirlik kavramının politik bir ideoloji olarak geniş kapsamını yansıtmaktadır, sadece çevresel endişeleri değil aynı zamanda sosyal ve ekonomik konuları da içermektedir.
Sonuç olarak, sürdürülebilirlik bir siyasi ideoloji olarak, gelecek nesiller için sağlıklı bir gezegeni garanti etmek için ekonomik, sosyal ve çevresel ihtiyaçları dengelemeyle ilgilidir. Bu, çevresel korumaya odaklanmaktan daha geniş bir yaklaşıma evrilmiştir ve insan yaşamının ve gezegenin tüm yönlerinin birbiriyle bağlantılılığını dikkate alan bir yaklaşımı içerir.
Siyasi inançlarınız Sustainability konulara ne kadar benziyor? Öğrenmek için politik testini yapın.